Pazarı heyecanla bekledim, nedeni bu hafta yürüyüşümüze Muğla’dan misafirlerimizin de katılmasıydı.
Her hafta olduğu gibi erken kalkıp, doyurucu bir kahvaltıdan sonra belediyenin önünde buluşmak üzere sırt çantamı yüklenip yola çıktım.
Ahmet TEMİZEL, Şahan ŞAVLUK, Carol SAYARER, Ergun ODUNKESER, Fehim ŞAVLI, İsmail ÇALLI, Doğan TUNCER, Mustafa DAŞ, Ferdi GÜNAY, Mehmet Emin BERBER, BEN Ali Rıza ÖZTEKİN, Araçlara binip Kinidos yolu kavşağındaki bir çay ocağında konukları beklemeye başladık. Çok geçmedi konuklarımız iki midibüsle geldiler 45 kişilerdi.
Bizde araçlarımıza binip hemen yola çıktık, istikamet şelaleler, Kızılbük.
Hızırşah köyünü geçince ana yoldan sola ayrıldık, badem bahçelerini geçip ormana ulaşınca yolda biraz bozuldu, araçlarımız büyük olunca yavaş ilerlemek zorundaydık. İlk arıcı obasının olduğu (benim fırınlı dönemeç dediğim “ arıcılar çok hoş bir fırın yapmışlar yolun solunda” ) yerde araçlarımızı park edip, kısa bir tanışma faslından sonra saat 9.15 de yürüyüşümüze başladık.
Hemen hemen 55 kişiydik, güneyi cephe alarak yürüyüşümüz yavaş başladı çünkü kalabalıktık. Daha öncede yürümüştük şelalelere onun için yolumuz da yabancılık çekmedim.
Birinci ve ikinci şelalelere uğramadık, grubumuzda yaşlı misafirlerimizde vardı in çık in çık biraz yorulma olur diye düşündü herhalde yürüyüş liderimiz Ahmet bey.
Devamlı dereyi takip ederek güneye ilerliyorduk, eski su değirmenini de geçip saat 11 civarında 3. Şelaleye ulaştık. Harika bir manzarası var, Datça’ya gelen dostlara tavsiyem bilen birisiyle buraları gezmeleri, Datça sadece denizi değil doğal güzelliklerini görenler için de harika bir tatil yeri, aslında bizim tatil anlayışımız biraz değişik, tatile çıktığımızda otelden denize, denizden otele, aslında tatile gittiğimiz yerin doğal güzelliklerin pek dikkat etmeyiz. Yeni yeni yerleşmeye başlayan yürüme sporu çevreyi tanıma ve keşfetme için harika bir olay.
11.30 civarında 3. Şelaleden yürüyüşümüze devam ettik. Dereyi takip ederek ilerlerken artık dere yatağına indik, burada ilginç bir olaya şahit olduk, yukarıda şarıl şarıl akan dere yerin altına iniyor, dere yatağı kuru, kuru dere yatağında bir müddet daha ilerledikten sonra 12.35 civarında nefes antrenmanları için mola verdik. Gurubun lideri zafer beyin muzip, eğlendirici kısa nefes ekzerzizlerinden sonra saat 13.00 de Kızılbük’e ulaştık, öğle yemek molasını burada verdik.
13.45 civarında doğuya yönelerek Kızılbük’ten ayrıldık, tabii bu arada yürüyüş liderimiz Ahmet beyin çevre temizliği yapıp çöpleri imha etmesi takdire şayandı.
Zorlu tepe tırmanışından sonra tam kuzeye yönelerek kekik, çam kokusu içinde harika bir yürüyüş oluyordu, 14.55 civarında ikinci molayı verdiğimizde yürüyüş liderimiz Ahmet beyi ayağından bağlanması neşemize neşe kattı. Çünkü Ahmet Bey o kadar kaptırıyor ki kendini ona yetişmek imkânsızlaşıyor.
Moladan sonra Domuz Çukuru yoluna kestirmeden geçerek kısa bir seyirlik mola da burada verdik. Seyir için geldiğimiz yoldan geri dönerek kaldığımız yerden dönüşümüze devam ettik.
Saat 16.00 civarında son molamızı verdiğimizde artık yavaş yavaş yorgunluk kendini hissettirmeye başladı. Bu mıntıkada orman o kadar güzel ki başınızı yukarı kaldırın gökyüzü görünmüyor, zemin ise alabildiğine yeşil, inadına papatya, ada soğanı. Domuzların su içmek için açmış oldukları çukurları görüyoruz.
Moladan sonra kuzey doğuya yönelip kel tepeyi aşınca artık yürüyüşümüzün sonuna yaklaşıyoruz, orman yoluna çıkıp orada araçlarımıza uslaşmamız zor olmadı.
Zafer beyin limonata ikramı tüm yorgunluğumuzu aldı, yeni yürüyüşlerde buluşmak dileklerimizle arkadaşlarla vedalaşıp ayrıldık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder