Artık Datça’da yağmurlar bittiği için cumartesi ve pazar yürüyüşlerimiz rutin devam ediyor, gezilerimiz tamamen gönüllülük esasına dayanıyor, kimseye benim hatırım için yürüyüşe gel, veya sağlığımız için biz yürüyoruz sende sağlığın için gel diye söylenmiyor, yürümeyi, paylaşmayı sevenler kendi istek ve takipleriyle yürüyüşlere katılıyor, ama hedefimizde ilk etapta bir yürüyüş ve fotoğrafçılık kulübü kurmak var, inşallah kısa süre sonra bu hayallerimiz gerçekleşir o zaman daha bilinçli ve daha kurallı olur faaliyetlerimiz.
Her ne kadar cumartesi yürüyüşüne katılmak istememe rağmen, ne olur ne olmaz diye iki gün üst üste yürüyüş yapmayı göze alamadım, hem cumartesi, hem pazar yürüyen arkadaşlarımız var.
Pazar yürüyüşümüz her zaman ki olduğu gibi pazar günü sabah saat 8.00 de Datça Belediyesi önünde buluşmamızla başlıyor, bu hafta da sabah 8.00 de buluşmamızla “ Cavır Deresi, Aktur, Şelaleler “ gezimiz başladı.
Toplam 11 kişi ( Ahmet, Abdullah, Zehra, Şahan, Fehim, Derya, Müfide, Binnur, Bülent, Ali Rıza, İlknur ) iki arabaya sıkışarak Marmaris yoluna düştük.
Emeciği geçince “ Yassı Kıçı “ mevkiinde arabalardan indik. Hemen hemen saat 8.40 civarında Marmaris yolundan sağa eski Datça yoluna saparak yürüyüşümüze başladık. Hemen hemen 200 metre gittik bozuk asfalt yoldan sola toprak orman yoluna döndük, yarım saatlik normal yürüyüşle yol ayrımına geldik, burada orman yolu ikiye ayrılıyor, biz tekrar sola dönerek üç, dört yıl önce büyük bir yangın geçiren “ Sarı Liman “ mevkiine ulaştık.
10.20 de Sarı Limanın manzara ve temiz havasına doyabilmek için kısa molalarımızdan ilkini verdik, tabii gene rehberimiz yöreyi en iyi bilen, yürümekten, yeni keşifler yaşamaktan büyük mutluluk duyan ve bu mutluluğunu insanlarla paylaşan Ahmet TEMİZEL yapıyor.
Kısa mola sonrası yürüyüşümüze sahil boyunca devam ediyoruz, sahilden de biraz bahsetmek gerekirse, hemen hemen yarımadanın “ Kara İncir’den” sonra faal olmayan en güzel plajının buralar olduğunu söyleyebilirim. Kuzey doğunuzda uzaktan Datça, kuzey batınızda Simi Adası, doğunuz yandıktan sonra yeşillenmeye başlamış zümrüt gibi orman, kumu Kara İncir kumunun siyahını düşünün un gibi, denizde mavi yeşil, lacivert renklerin her tonu sizin kulaçlarımızla dans ediyor.
11.30 gibi Sarı Limanın kumluğun sonunda öğle yemek molası verdik. Yemekten sonra kısa bir çevre temizliği yaptık, inanın insan olduğumuzdan utanıyorum, doğayı bu kadar haince katletmek, kirletmek, ben bu kişilerin ev ve yaşantılarını çok merak ediyorum, acaba yaşantılarında da böyle mi ki bu insanlar eğer böyle yaşıyorlarsa onları doğaya salıp doğadaki hayvanlardan biraz ders almalarını sağlamak gerek. Yabani hayvanların “ bu memleket bizim, bu dünya bizim” diye bu insanların beyinlerine yazmalarını sağlamak gerektiğine inanıyorum.
12.05 de yemek molasından sonra yönümüzü doğuya vererek yanmış ormanın, gerçi izler silinmiş orman bayağı kendini yenilemiş, yamaçlarına tırmanışa geçtik. Yorucu bir tırmanıştan sonra en zirvedeki yamacı aşınca hafif sola dönüp orman yolundan Marmaris yolunu hedef alarak yürümeye başladık. Çok gitmeden yeşillik bir alanda kısa meyve yeme molası verdik. Moladan sonra tekrar orman yolundan ilerlemeye başladık zaten burada yolu şaşırsanız bile taşıtların homurtularını hedef alıp ilerlerseniz Marmaris yolunu bulursunuz. 12.40 da Marmaris yoluna çıktık, yolun karşısına geçip yine ormana daldık, Ahmet beyin sayesinde engebeleri kolayca aşıp 13.15 de şelalelere vardık.
Yarım adada bu kadar harika bir şelale varmaymış diye hayıflanırsınız, gerçekten 20-25 metre yükseklikten iki kol halinde dökülen bir şelale ve suyunun en bol olduğu zaman. Yarım saatlik fotoğraf ve dinlence molasından sonra geldiğimiz yoldan değil de derenin içinden dönüşe geçtik. Vadi şeklindeki tabiatın ortasından akan derede su hiç durgunlaşmadan hırçın akıyor, bizde ilerlemek için bir sağına bir soluna geçiyoruz, ama tabi bu arada geçişlerimiz biraz gırgır şamata oluyor, çünkü geçerken ıslananlar, düşenler, takılanlar, yürüyüşün güzelliklerinden.
Derede yarım saatlik ilerleyişten sonra önümüze bir köprü çıktı. Köprünün üstüne çıktığımızda buranın eski Datça yolu olduğunu hemen anlıyorsunuz, biraz ilerde de zaten yeni Marmaris yolu gözüküyor. Marmaris yoluna çıktıktan sonra 500 metre kadar asfalt yolda ilerledik, o kadar huzurdan sonra taşıtların gürültüsü hiç çekilmiyor. Yolun karşısına geçip geldiğimiz yolu bulduk. Bu yolda da 500 metre falan gittikten sonra yol ikiye ayrılıyor sola giden yoldan gelmiştik zaten, biz sağa dönerek, yönümüzü kuzey batıya çeviriyoruz. Ormanda geniş bir daire çizerek tekrar Marmaris yoluna çıkıyoruz. Hemen hemen 3 kilometre kadar asfalt yolda ilerleyerek saat 16.00 da araçlarımızın yanına geliyoruz.
Kısa bir dinlenceden sonra tam araçlarımıza bineceğiz İlknur hanımın kahve teklifiyle karşılaşıyoruz, kim reddeder ki, gerçekten İlknur hanıma kahve ve kabak tatlı ikramı için teşekkür etmeden geçemem, bir kahve tiryakisi olarak çok makbule geçti, kabak tatlısının tadını da Ahmet beye sormak lazım, kuzeni İlknur hanımdan cevizini tahinini istemesi ayrı bir tat oldu.
Bir dahaki başka yürüyüş ve tatlarda buluşmak dileğiyle arkadaşlarla vedalaşıp ayrıldık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder