28 Şubat 2012 Salı

ŞELALELERE ( SAKLI KOY ) YÜRÜYÜŞ


                    Uzun süren yağışlardan sonra artık güneş yüzünü gösterdi, her ne kadar havalar ısın masada rüzgârlar da hala devam ediyor.
                   Yağmurlar nedeniyle uzun süre ara verdiğimiz yürüyüşlere başlayabilirdik, bu hevesle Datça yarımadasındaki yürüyüş yollarını çok iyi bilen, bildiği her şeyi arkadaşlarıyla paylaşmayı seven Ahmet TEMİZEL’İ aradım. “ Pazar günü istersek şelalelere gidelim, bu yağmurlardan sonra şelalelerde sular çok iyidir, başka zaman göremeyiz “ dedi.
                  Çocuklar gibi sevindim. Pazar sabahı her zamanki gibi erkenden kalktım, yürüyüş çantamı, fotoğraf makinemi hazırladım. Sıkı bir kahvaltıdan sonra, her zaman ki toplanma yerimiz olan Datça Belediyesi önünde buluşmaya evde çıktım.
                  Belediyenin önüne vardığımda saat 8 e yakındı, Sevinç hanım İstanbul’dan dönmüş, Ahmet bey, ben Fehim bey, hemşerimiz Emine hanım da gelirim demişti, ama görünürde yoktu. Az sonra Emine Hanım telefon etti, yoldayım bende geleceğim diye, Ahmet beyin beklemeye hiç niyeti yok, çünkü saat 8 i geçti mi kim gelirse, o kadar kişiyle hemen hareket eder.
Madam Emine Hanım yoldaymış arabayla alalım, oradan devam ederiz dedi. 4 kişi Ahmet beyin cipine binip hareket ettik, yakında Emine hanımı da alıp Kinidos yoluna düştük.
                Hızırşah Köyü’nü birkaç km. geçince sola orman yoluna döndük, 5-6 dakika gittik, bahçeler bitmiş orman başlamıştı, arabamızı bir dere yatağının yamacına park ettik.
                 Çantalarımızı sırtlayıp saat 8.30 civarında orman yolunda yürüyüşe başladık, Datça’da hava rüzgârlıydı ama burada hiç rüzgâr yok, güneş çamların arasından gülümsüyor, çam kokusu ve kuş sesleri insana yaşam zevki veriyor…
                 Orman yolunda 30 dakikalık bir yürüyüşten sonra yoldan sağa saparak ormana daldık.
                 Tek sıra olup Ahmet beyin peşinden, keçi yollarından bir vadiye iniyorduk, ormanın içinde hava çok güzeldi.
Vadiye indikçe dereden su sesi geliyordu, yaklaşık yarım saatlik bir inişten sonra 1. Şelaleye ulaştık, Ahmet beyin ifadesine göre su çok güzeldi, şelaleyi görmek için suya girip biraz ilerlemek gerekiyordu, bende buraya kadar gelmişken fotoğraflamadan gitmem sevdasıyla paçaları sıvadım. Bıçak gibi soğuk su, taşlar kaygan, ama şelaleyi görmem gerek. Gerçekten az ilerleyince şelale bütün güzelliğiyle karşınızda, iyi ki suya girmişim, iyi ki yürüyüşe katılmışım, bol bol fotoğraflıyorum şelaleyi.
                 Birinci şelaleden ayrılıp dere yatağından 15 dakikalık bir yürüyüşten sonra 2. Şelaleyi uzaktan görüyoruz. Birkaç kare fotoğraftan sonra derenin solundan biraz yükseliyoruz, bu arada eski bir su değirmenini de ziyaret ediyoruz.
Az sonra 3. Şelaleye geldik. Aman Allah’ım o ne güzellik, ama maalesef 3. Şelaleye inilmiyor, yukarıdan da seyretmek biraz dikkat istiyor. Altta iki tane gölet oluşmuş, bayağıda derin gözüküyorlar. 10-12 metre yükseklikten yılan gibi kayarak dökülüyor su.
               Burada ben fotoğraf çekerken Ahmet beyle Sevinç Hanım rotamızı değiştirip denize inmekten vaz geçip ormana dalmayı, karşıdaki zirveye çıkmanın daha maceracı olacağını söylüyorlar, çünkü ikiside çok gelmişler, yeni keşifler, yeni yürüyüş yolları bulmak peşindeler…
               Dere yatağından sola tepeye tırmanmaya başlıyoruz, dereden biraz yükselince küçük bir düzlükte yemek molası veriyoruz, saatte 12 ye yaklaşıyor…
                Yarım saatlik yemek molasından sonra bazen güneşin görünmediği yaşlı çam ağaçları arasından devamlı tırmanış halinde karşımızdaki tepeye tırmanıyoruz. Yabani bademler çiçek açmışlar, Ak Deniz ayaklarımızın dibinde, sislerin arasında Ak Denizin en hareketli yanardağı olan Misiros yanardağı yükseliyor.
                  Bol bol fotoğraf çekiyorum, dağın zirvesinde kısa bir meyve molası verip kuzey yamacından inişe geçiyoruz, yo l olmadığı için tek sıra Ahmet beyi takip ediyoruz
                  Zaman zaman yolda görmediğim bitkileri görüyorum, Datça’nın tabiatı çok çömert.
                   Bir saatlik bir inişten sonra arıcıların bulunduğu küçük düzlüğe geldik, orman yolunun sonuymuş burası.
Kumlu yola revan olup, dönüşe geçtik, ara sıra su kuyuları görüyorum.
                   Saat 15.30 civarında arabamıza ulaştık. Kumlu yolda birkaç yürüyüşçüye rastladık, bu kumlu yolun bir özelliği de kumun Horasan kumu olması imiş, Horasan kumu değerli bir kummuş.
                  Saat 16.00 civarında Datça’ya döndük, buluştuğumuz yerde yeni yürüyüşlerde buluşma dileklerimizle vedalaşıp ayrıldık. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder