1 Mart 2011 Salı

HER VURUŞUN BİR TARİH YAZAR

Garipçeden yukarı kaldırınca başını,
Görmemek mümkün değil yazıcıoğlu taşını.
Yaslanmış böğrüne, yaşlı saat kayası,
Suları gümbür gümbür, ille temiz havası.
                                 Saatin her vuruşu eski bir tarih yazar,
                                 Dodiri minare, kilise, şadırvan, ulu cami, hisar,
                                 Birde kümbetimiz var ki, sanki anıttan mezar.
Seydi hamamında aklanıp, kumlu yolda gezmeyen,
Sivrihisarlı varmıki arastadan geçmeyen.
Şınşırak, hebib çeşmesi, o güzelim bağları,
Her yer ayrı bir güzel, kışın gör o dağları.
                            Gelinin duvağından çeker hatıra teli,
                            Seysana yüklenirken, basar göz yaşı seli.
                            Kulakta incili küpe, sırtında simli sarka.
                           Sevayi donu giyip, sallanır satar caka,
                          Gerdanda gerçek inci, bilekte yoksa cebe,
                          Gelini güldüremezsin, dünyayı etsen hibe.
Bulguru, tarhanası, gapama, kelem dolması,
Düğünün baş yemeği,yağlı bamya çorbası.
Goçaş badılcanından pişir yağlı bastıyı,
Yanından uzak etme, dışı sırlı testiyi.
                         Keşkeği ayrı güzel, göcesi, dutmacı, ya baklavası,
                         Kıymalı su böreğinin bambaşkadır havası.
                        Pırasa dolması bile, ayrı lezzet ağızda,
                       Gartalaca dürülmüş güzelim met helvası.
Eskilere git hele, sevgi dolu ermesi,
Fatih Sultan’a gadılık etmiş hemde Hızır reis’i
Uleması, hocası çok, çıkmış aramızdan,
Hoca Nasreddin  bile bizim toprağımızdan.
Mecliste temsilcimiz, rahmetli Potoğlu emmi.
 Değişik insanımız var, hem akıllı, hemde deli.
                              Bahri baba, Abidin, Hesarlı Süleyman, baba oğul Modiler
                              Hakık Hasan, Kemal Mehmet, çölde kervan gibiler.
                              Zengin düğünlerinin vaz geçilmez üçlüsü,
                             Bir oğlum Mustafa vardı, delinin en güçlüsü.
 Ağızda akıllısı pek boldur kentimizin,
Gulaksızın çakırı, Ballip Hasanı, Gıbık Ali'si
Akıllıya taş çıkarır Sivrihisarın delisi.
                            Sekiz okka yoğurdun, dokuz okka darası,
                            Zor kazandığından kıymetlidir parası.
                            Eşeğe yem, ekmeğe katık, eylence olunca karpuz,
                           Yahudi acele tüymüş, hem karnı aç, hem susuz.
İsrafı hiç sevmeyiz, pinti diyenler çıkar
Deyen desin aldırma, sanki ona kim bakar.
Sevmeyi öğrenmişiz pirimiz yunus emreden
Büyük gurur duyarım SİVRİHİSARLIYIM  demeden…

                                                        MÜRSEL PAZARKAYA
                                                                   21.04.1994 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder