08.04.2012, Yürüyüş için hava çok güzel, meteoroloji yağış gösteriyor ama hava çok güzel biraz nem var, o da fotoğraf çekimi için biraz sorun, zaten amaç yürüyüş olduğu için bu zamana kadar çektiğim fotoğraflarımdan tat alamadım, ama Ahmet beyin sayesinde oldukça çok yürüyüş yolu tespitlerim oldu.
Gene sabah sekiz de Ahmet TEMİZEL, Şahan ŞAVLUK, Alper SOYALP, Pioger, Carol SAYARER, Fehim ŞAVLI, Ahmet SOYDAN, Selçuk ARSLAN, Bahattin SEVEN ve Ali Rıza ÖZTEKİN.
Araçlarımıza binip, yolumuz üzerindeki Karadeniz fırınından böreklerimizi, çöreklerimizi alıp, Karaköy’e hareket ettik.
Saat 8.35 de Karaköy limanına ulaştığımızda araçlarımızla soldan sahil yolundan biraz daha ilerleyip aracımızın birisini uygun bir yere park edip hepimiz Ahmet beyin cipine doluştuk, sahil yolundan sola dönüp arıcı yoluna saptık, yağışlardan bozulan yoldan sarsıla sarsıla 15 dakika kadar dağa tırmandık, yaklaşık saat 8.55 civarında aracımızı dere yatağını kenarına park edip çantalarımızı sırtlandık.
Arıcı yolundan kuzeye200 metre kadar yürüdükten sonra yol ikiye ayrılıyor, biz sağdan kuzeye devamla sahile doğru yürüyüşümüze devam ettik.
Yürüdüğümüz yolda arıcı yolu, yani yürüyüşümüz rahat, fakat bu taraflarda doğa daha bir canlı, yeşil daha bir yeşil, taşlardan bile canlılar fışkırmış, bitkilerin filizleri bile o kadar canlı ki, insanın yeni bir şeyler görebilmek için yürüdükçe yürüyesi geliyor, dağın yokuşunu inmiş batıya yönelerek sahile paralel yürümeye başlamıştık. Ahmet beye içimden binlerce teşekkürler ediyordum, böyle bir cennete gelmemize neden olduğu için, sağımızda Egenin mavisinin her tonu, solumuzda yarımadanın yeşilinin her tonu, bir dönemeci dönüyorsunuz karşınızda yeşilleri yırtıp çıkan keskin uçurumlu sarp kayalıklar.
Saat 10.00 civarında sol tarafımızda iki tarafı sarp kayalarla çevrili kanyona ulaştık, Ahmet beyden verdiğimiz kısa molada buraya da gelmek için söz aldık, çok kısa moladan sonra arıcı yolundan sahil boyunca yürüyüşümüz devam etti.
Saat 10.30 civarında arıcı yolunun bittiği Yelimlik mevkiinde kısa bir meyve yeme molası verdik, bu mevkide değişik türden birkaç kelebek gördüm, daha önce hiç görmediğim türdendi.
10.40 sola dönüp tepeye tırmanmaya başladık, yol bitmiş, keçi yolundan güney istikametinde tırmanışımıza devam ediyoruz, tepenin üst kısmına çıkınca önce kuzeye, sonra kuzey batıya yönelip bir müddet sandal ağaçlarının oluşturduğu tünel gibi yoldan ilerledik, sandal ağaçları o kadar sık buralarda, gövdeleri de daha önce gördüklerimden daha kalın, saat 11.00 civarında tekrar sahile ulaştık, burada belli bir kesimde denizin hırçın dalgalarıyla sahilde o kadar ilginç görüntüler olmuş, sanki antik çağlarda sanırsınız kendinizi, taşlar çok keskin ve sert, düşmemek için çok dikkatli ilerliyoruz. Sahilde bu kısmı geçtik, denize çok yakın yürüyorduk, akvaryum gibi koylar, bazen de denize o kadar dik uçurumlardan keçi yollarından yürüyorduk, aşağı bakınca ürperiyorsunuz.
12.00 civarında akvaryum gibi pırıl pırıl bir koyda kısa mola verdik, mola bitiminde önce güneye yönelerek ormana daldık, gene sandal ormanında keçi yolundan yürüyoruz kısa güney yürüyüşümüzden sonra batıya yönelerek bir dere yatağına indik, karşı tepeyi çıkışımız biraz zor oldu, yorgunluk başlamıştı, hatta ben Ahmet bey “ Abi pil bitti “ dediğimde Karadenizli zekâsıyla Ahmet bey “ Abi sen yürüyüşlerimize pillemi geliyorsun “ deyince gülüşmelere neden olmuştu, Ahmet bey yürürken kendinden geçiyor, yeni yerler görmek, yeni yürüyüş rotaları keşfetmek için tutabilene aşk olsun. Tepeyi tırmandığımızda keçi yolu ikiye ayrılıyordu, biz önce sağdakinden ilerlemeye çalıştık, küçük iki mağaramsı oyuklar vardı, biraz ilerleyince ilerlememiz bayağı zorlaştı, yürüyüşlerimize sürekli katılan Racır’a müracaat ettik, çünkü o devamlı cipi es cihazı kullanıyor, daha önceki yıllarda yürüyüşlerinde kayıtlamış, onun tarifine göre geri dönüp, yol ayrımının solundaki yola döndük, dönüşümüzle birlikte sarp bir tırmanış yaptık, birkaç arkadaşımız tırmanmıştık, ama Datça’ya yeni gelen ve yürüyüşümüze yeni katılan Ahmet bey tırmanamamış, daha doğrusu antrenmansız olduğu için yorulmuştu, “ Siz gidin, ben sizi bekleyeyim “ dedi, onu bırakmaya gönlümüz razı olmadı, Mersincik koyuna çok az bir mesafe kala 13.15 civarında geri dönmek durumunda kaldık.
Geldiğimiz yoldan geri dönüp bir saat önce kısa mola verdiğimiz akvaryum gibi koyda yemek molası verdik, koy o kadar güzeldi Selçuk bey dayanamadı denize girdi.
14.15 civarında molamızı sonlandırıp, kısa molalarla geldiğimiz yoldan geri döndük, arıcı yolundan güneye yönelerek sabah sahile indiğimiz tepenin yarısına gelmiştik, Ahmet bey yoldan sola ormana döndü, sahilden Karaköy’e doğru doğu istikametinde yürümeye başladık. Bu keçi yolu da güzelmiş, sık yabani gül ve sandal ağaçlarını arasından, bazen dik yamaçlardan, bazen patika yoldan saat 18.15 civarında ilk arabamızı bıraktığımız Karaköy limanına yakın yere ulaştık.
Akşama hemşerimiz olan Can Can emlak sahibi Sıtkı Atasoy’ la yemek randevumuz vardı, Fehim abi ve beni almak için Karaköy’e gelen Sıtkı beyin aracına Carol ve diğer Ahmet Soydan’ı da alarak arkadaşlarla vedalaşıp yürüyüşümüzü sonlandırdık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder