Her gün olduğu gibi yine erkenden kalkıp Türk kahvemi yudumlamak en büyük zevkim, güne öyle keyifli başlayınca, doğaya ve doğana daha çok hizmet enerjisi oluyor bende. Her ne kadar o enerji olsa da, bugün havanın çok bulutlu ve birazda fırtınalı olması bu günkü yürüyüşümüzün olmaması ihtimali moralimi bozuyor. Zaten geceden umutsuzdum, çünkü gece bir ara fırtına o kadar şiddetini artırmıştı, cehennem homurtusuna benzer Ak Deniz’in homurtusu, şiddetle kıyıya vuran dalgaların patlamaları yaz kış hafif aralık olan penceremden çok rahat duyuluyordu.
Doyurucu kahvaltımın ardından yürüyüş çantamı sırtladığım gibi yola çıktım, her ne kadar yürüyüşten umutsuz da olsam sabaha karşı hafifleyen fırtına, havanın ışımasıyla ben de biraz kimse gelmezse en azından kendim Kargı Koyuna yürürüm hevesinin belirmesine neden oldu.
Çarpık düşüncelerle Datça Belediyesi’nin önüne saat 7,50 de yaklaştığımda, Sevinç hanımla, İnci hanımı gördüm, biliyorum ki Sevinç hanım bir kişi dahi olsa yürüyeceğini, daha önce iki yeni yürüyüşçü bayanı Domuz Çukuruna yürütmüş.
Merhabalaşmadan sonra beklemeye başladık, önceden 1-2 gelen olurken saat 8.10 oldu kimse yok, tam o sırada yürüyüş liderimiz Ahmet TEMİZEL geldi. Demez mi “ Arkadaşlar bu gün hava çok kötü beni arayanlara yürüyüş yapılmayacağını söyledim “ Sevinç hanımın ve bizim ısrarımıza karşı yürüme hastası olan Ahmet bey madem öyleyse “ Kısa bir yürüyüş yapalım” dedi.
İçimden 23 Nisan çocukları gibi sevindim, işi bilen, uzman kimselerle yürümek hem güvenli, hem de ayrı bir zevk.
Ahmet beyin abrasına binip yoldan bir arkadaşımızı da alarak beş kişi Reşadiye’den başlayacak yürüyüşümüze başlamak için kısa bir araba yolculuğundan sonra Marmaris yolundan Reşadiye’ye sola döndük, ilköğretim okulunun arkasından yaklaşık 150 m. gidip sola toprak yola saptık, yaklaşık 250-300 m sonra arabamızı park edip traktör yolundan yürüyüşe başladık.
Güneşte bizim sevincimize ortak olmuş, bulutların arasından daha çok yüzünü göstermeye başladı.
Daha yürüyüşe ısınmadan kendimizi yol kenarında yaban mersinleri içinde bulduk. Yaban mersini toplama molasından sonra, kekik ve yabani ot kokularının insana hayat aşıladığı kokularını çiğerlerimize doldurarak, badem tarlaları arasından yürüyorduk.
Yolumuz üç yola ayrılan bir yol ayrımına geldiğinde burada tecrübeli olan Ahmet Bey soldaki yola saptı, tabii bizde peşinden
Karşı solda Hızır şah ve eski Datça, sağda dağın yamacında bulutların gölgelediği Karaköy, onun sağında Kızılderili dağı o kadar şahane gözüküyor ki, parmağım fotoğraf tadını çıkarmak için arka arkaya deklanşöre basıyor.
Çatak mevkii denilen yerde yeni kurulan zeytinlikler arasından geniş bir daire çizerek tam rüzgârlı bir alanda mola veriyoruz. İnanın iç Anadolu da böyle, bu mevsimde rüzgârda kalacaksın ertesi gün kesin zat üreden doktorluksun. Mübarek Datça’da da iç Anadolu’ya inat bu rüzgâr insana şifa veriyor.
Gene yükte hafif, kaloride zengin aperatiflerimizi atıştırdıktan sonra, kekik kokuları asında çay sevmediğim halde demli çay bana bile keyif veriyor.
Domuzların yiyecek aramak için talan ettiği badem tarlalarından yürüyüşe başladığımız yola paralel bir yoldan kolay, zahmetsiz bir yürüyüşle Reşadiye’ye geri döndük.
3-4 saatlik keyifli bir yürüyüşü bana yaşatan arkadaşlarıma minnetle teşekkür edip yeni yürüyüşlerde buluşmak üzere ayrıldık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder