Bir gün önce yürüyüş liderimiz Ahmet TEMİZEL‘i sabah yürüyüşünde gördüğümde Hızırşah Köyü arkasındaki eski çöplüğün yanından bir dağa tırmanışı düşündüğünü söylemişti, akşama doğru Ahmet beyden sonra Datça’nın yürüyüş yollarını en iyi bilen Sevinç hanımı gördüğümde pazar yürüyşümüzün güzerhahını söyleyince, o parkurun çok zorlu bir parkur olduğunu söylemesi beni bayağı korkuttu. İşin ilginci komşum 76 yaşındaki Ali babayı da yürüyüşe ilk defa götürecektim.
Sabah Ali baba 7.30 civarında bana geldi, anladım ki o da benden fazla heyecanlı, ama içimde bir korku var acaba o zorlu parkuru yürüyebilecek mi?
Saat 7.45 de evden ayrıldık, bizi yolda Fehim bey motor bisikletiyle geçti, arkada yine komşumuz Ümit hanım vardı, o da ilk defa yürüyüşümüze katılacaktı.
Saat 8.00 civarında belediyenin önünde buluşma noktamıza ulaştık, Abdullah MORKAVUK, Cafer AKINCI, Muzaffer ÖZGEN, Ümit KIRCALI, Fehim ŞAVLI, Ali Rıza ÖZTEKİN, Ali ERCAN, Alper SOYALP , Roger, Ahmet TEMİZEL, Bahattin SEVEN, Selçuk ARSLAN, Mehmet DEĞİRMENCİ, Enis YAŞAR, İbrahim GÜLOĞLU, Kemal AKCEN’den ibarettik. Yürüyüş güzergâhımızı topluca belirleyip Emecik köyünün doğusundaki dağlara çıkacaktık. Saat 8.15 de Datça’dan üç otomobille hareket ettik.
Yine her zamanki gibi Karadeniz fırınına uğrayıp Ahmet Bey börek, ç örek aldı, Marmaris yolundan Emecik Köyüne geldiğimizde sola köye döndük, köyün içinde meydanlık bir yere araçlarımızı park edip 8.45 de yürüyüşümüze başladık.
Köyün bakımlı evler, temiz sokakları gün doğumunda çok güzel görünüyor, sabah daha erken olduğu için dışarıda pek insanları göremedim, köy içinden sola tepeye doğru yürürken son evlerin birinden bir teyzeyle limonların arasından selamlaştık.
Köyün sonunda kaldırımlı yoldan sağa patika yola ayrıldık, 10 dakika falan yürüdük, keçiboynuzu ağaçlarının olduğu yerden sola dönüp tepeye tırmanmaya başladık, biraz tırmanınca bir keçi yoluna çıktık, sola dönüp yoldan dağın kuzey yamacından tatlı bir meyilde tırmanmaya başladık, 9.30 civarında suyu kesilmek üzere olan yolun solunda bir pınar da mola verdik. Kısa moladan sonra tırmanışımıza devam ettik, dağın kuzey- doğu yamacına dönerek bir dere yatağının bazen sağından bazen solundan biraz daha dikleşen dağa tırmanıyoruz, yükseldikçe çam ağaçları hem sıklaşıyor, hem de kalem gibi düz düz gökyüzüne yükseliyorlar, ara sıra Kara İncir tatil köyü görünüyor, sanki tersim döndü.
Saat 10.10 civarında dağın tepesine ulaştık doğu yamacından inişe geçeceğiz ama burada iki dere yatağı var, biz önce soldakinden ilerlemeye çalıştık, olmadı geri dönüp sağdaki dere yatağından tatlı bir inişe geçtik, hemen hemen yarım saatlik bir inişten sonra hafif kuzeye dönüp çok az ilerleyince göz görebildiği kadar pamuklan çiçekleriyle kaplı bir düzlüğe geldik, düzlük pembe, yamaçlar beyaz pamuklan çiçeğiydi. Yaklaşık 50 metre kadar yürüdükten sonra tam kuzeye dönüp zorlu bir kaya tırmanışına başladık, manzara harika gözüküyor, Alavara Yolu ve Ege Denizi, Gökova Körfezi görünüyor, hava nemli olduğu için fotoğraflamaya müsait değil ama çekebildiğimiz kadar fotoğraf makinesi olan arkadaşlar güzellikleri fotoğraflıyoruz.
10.45 de meyve molası verdiğimizde Alİ babanın ve Ahmet beyin fıkralarıyla neşeleniyoruz.
Roger cipi es cihazında Koca Dağa yaklaştığımızı istersek güzergâh değiştirerek Koca Dağa çıkmamızı teklif etti. Öneriyi hepimiz onaylayınca güzergâh değiştirip 11.00 de dağın kuzey yamacından kuzey – batıya tırmanmaya başladık. Zorlu dik yamaçtan kısa molalarla ilerlerken, makilik alan bitip sandal ağaçlarının sıklaştığı, yolu dahi belirsiz bir rotadan Ahmet beyin sayesinde, inişli çıkışlı, bazen belli bazen belirsiz keçi yolundan saat 14.15 e kadar tırmandık. Alavara yolu ve Gökova körfezini seyrederek çıkıyorduk ama karşı sahili görmek biraz zordu, hava oldukça rutubetliydi.
14.15 de mola verdiğimizde zirveye yaklaştığımızın farkındaydık, kısa yemek molasından sonra, kara meşe ve sandal ağacı topluluğunu geçince saat 15.00 civarında Koca dağın kuzey yamacından zirveye ulaştık.
Bunca zamandır yürüyüş yapıyorum, hedeflediğimiz sona ulaştığımızda final gibi bir şey oluyor, burada da öyle oldu, o güzellikler, o manzara anlatmakla bitmez, Datça’ya gelenlerin hep denizi düşünmemeleri, biraz da doğa güzelliklerine yönelmelerini tavsiye ederim. Ben o mutluluğu yaşadım, kelimelerle ifade edilemiyor artık, demek ki Datça’da insanlar onun için uzun ömürlü oluyor.
Zirvede birde zirve hatıra defteri var, arkadaşlar duygularını kelimelerle dile getirdiler, fotoğraf çekimleri derken saat15.30 civarında güney yamacından inişe geçtik.
İniş biraz dikkat isteyen bir rotada, yamaç hem dik, hem de taşlar çok kaygan, kısa seyirlik molalarla saat 17.15 civarında rüzgârgüllerinin şose yoluna indik.
Araçlarımız köyde kaldığı için şoför arkadaşlar tesadüfen o köye giden bir taksi denk geldi ona binip araçları almaya gittiler, bizde şose yoldan Datça – Marmaris yoluna doğru yürümeye başladık, çok geçmeden araçlarımız geldi, araçlarımıza binip Datça’ya geldik, biz Ahmet beyin cipindeydik, sağ olsun herkesi evlerine kadar ulaştırdı.
Bir Pazar yürüyüşümüzde böylece sonlandı, havalar ısındığı için her halde bundan sonraki yürüyüşlerimiz biraz daha kısa olur gibime geliyor, inşallah önümüzdeki haftalarda yeni yürüyüşlerde buluşuruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder