28 Kasım 2011 Pazartesi

YAZI KÖYÜ KNİDOS YÜRÜYÜŞÜ

                                                                                                                                                          Anadolunun üşüdüğü, hatta bazı bölgelerinin buz kestiği bir pazar, her sabah olduğu gibi erken kalkıp, nefis Türk kahvemi hazırdım, güneşte nerdeyse göz kırpmaya başladı. Güneşin doğuşu benim kahvemi höpürdetmem, yeni bir günün başlangıcı...
                   Yeni tanışacağım bir yürüyüş gurubuyla bugün yürüyüşe çıkacağız. Güneşe elveda deyip, kahvaltımı hazırladım. Doyuryucu bir kahvaltının ardından saat 7,40 da fotoğraf makinamın çantasını sırtlayıp evden ayrıldım. Birazda meraklıydım, kimler var, kimlerle tanışacağız, yeni dostluklar, yeni arkadaşlıklar... yaşam güzel...
                   Saat 8 de Migros’un önünde toplanmaya başladık. 1,2,5 derken 19 kişi olduk. Merhabalaşmalar,tanışmalar, herkes spor kıyafetlerini giymiş, pırıl pırıl harika bir grup, grup liderimiz Ahmet TEMİZEL  ve Sevinç GÜR hanımın önerisiyle Yazı Köyü’ne arabalarla gidip oradan Ahmet beyin belirlediği parkurdan yürünecek.
                  Saat 9 a yakın köyün girişindeki trafonun yanına arabaları park edip, herkes çantasını sırtladığı gibi pırıl pırıl güneşli bir havada yola revan olduk.
                  Köyün içinden Knidos’a giden yoldan sağa kuzey doğuya bir toprak yol ayrılıyor. İlk etabta toprak yoldan yürüyüş güzel.
                   Piren, kekik kokularıyla zenginleşen domates tarlalarından akıp gelen domates kokuları adamın yürüyüş iştahını kabartıyor. İştahlı bir yürüyüşün ardından Değirmen Yanı denilen Ege sahiline ulaştık.
Ege Denizi olmuş okyanus, hiç bir müzisyenin çalamıyacağı ses hengamesi insanın çıldırtıyor, nara atası geliyor...
                  Sola dönüp, bir müddet daha domates tarlaları arasından geçip  güney batıya patika bir yola saptık. Ama tabii bu yola başlamadan önce bir mola verip, açıkanlar birşeyler atıştırdılar
                  Arıcılar ve domates tarlalarındaki insanlar grubu tanıyor olacak ki  sevecenlikle selam veriyorlar.. Hatta bırakın insanları Değirmen Yanında peşimize bir akkuş takıldı, taaki bizimle yürüyüşü tamamladı.
                 Patika yol bir harika, eski yerleşim yerleri, su sarnıçları, şapeller , hele o badem ağaçlarının bu mevsimde çiçekleri inanılır gibi değil, kekik ve piren kokusu buralarda daha da ağırlaştı insanın genzini yakıyor. Ahmet beyin ve Sevinç hanımın ustaca manevralarıyla, yorulmadan, sıkılmadan, yeşilin çeşitli tonlarıyla sarmaş dolaş oluyoruz. Adaçayı, yabani erik,yabani zeytin, dağ çileğinin tadları unutulmaz bir damak tadı bırakıyor insanda..
                 Önümüzdeki iki dağın arasından geçip, yamacı aştığımızda, bir ressamın fırçasından çıkmış gibicesine bir manzara size kollarını açıyor. Gözleriniz kamaşıyor, Türkiye’nin en uç noktası karşımızda, yeşille mavinin kuçaklaştığı Knidos’u tepeden seyrediyoruz.
                  Ahmet beyin direktifleriyle Knidos’un üzerindendönüş yoluna koyuluyoruz.bazı arkadaşlar mırıldanıyorlar “ ya Ahmet bey Knidos’a inseydik” ama Ahmet bey yolu uzatmak istemiyor. İnce patika bir yoldan, bazen harabelerin içinden geçerek güneye Knidos yoluna paralel  ilerliyoruz
                 Uzunca bir yürüyüşten sonra Knidos yoluna çıkıyoruz. Çıktığımız yerde bir çeşme, alt tarfta nar bahçesinin girişinde bir piknik masasına çörekleniyoruz.
                  Oldukça açıkmışız...Asfalt yoldan gene uzunca bir yürüyüşten sonra  başladığımız Yazı Köyü’ne ulaşıyoruz. Girişte sağda Canfeza hanımın işletmeciliğini yaptığı Işıldarlar Kahvehanesine bir grup çörekleniyoruz. Eski muhtar Ertuğrul beyle demli çaylar yudumlanırken koyu bir sohbete başlıyoruz...
                  Grup tamamlanınca, yeni yürüyüşler, yeni rotalarda buluşmak üzere vedlaşıp, geldiğimiz arabalarla Datça’ya dönüyoruz.
                 Harika bir günün yorgunluğu, beynimdeki kekik ve domates tarlalarının kokusu, Ege denizinin çoşkusu, yeni gezileri n hayaliyle o gün güzel bir uykuyu hak ettim...  

YAZI KÖYÜ KNİDOS YÜRÜYÜŞÜ


















YAZI KÖYÜ KNİDOS YÜRÜYÜŞÜ

                                                                                                                                                                                    

2 Kasım 2011 Çarşamba

SEYİTGAZİ’YE GEZİ

                    Değerli arkadaşım Ali ARABACI aracılığıyla ziyaret ettiğimiz Seyitgazi Belediye Başkanı Sayın Adnan Yalçın ŞEN’İN yapmış olduğu hizmetleri yerinde görmekten büyük mutluluk duydum. Değerli başkanın hizmet heyecanını birlikte tatmaktan, böyle hizmet insanlarının memlekete ne kadar gerekli olduğunu düşündüm.
                  Değerli başkanın Santral Mevkiinde turizmle ilgili çalışmalarını birlikte gezdikten sonra, yeni aldığım fotoğraf makinemle Seyitgazi havalisinde yaşayan çok nadir görülüp fotoğraflanan Akbaşlı Akbabaları da görüntüleyince, yaşadığım keyfi paylaşmadan geçemedim…

SEYİTGAZİ’YE GEZİ

Seyitgazi Külliye camii

Seyitgazi Külliyesi Çeşme

Seyitgazi Külliyesinden 

S

Akbaşlı Akbaba

Sücüaddin Veli Külliyesindeki yaşlı dut ağacı


Kavak mantarı


Süs Kabakları



Aslanbeyli Köyü- Sücüaddin Veli Külliyesi

Aslanbeyli Köyü-Osmanlı Hamamı


Santral Mevkiindeki ıslah çalışmaları



Ertan ÇOŞKUN,Bld.Bşk.AdnanYalçın ŞEN,Ali ARABACI



Yöresel yemeklerin sunulacağı eski santral binası

Yanan Eski hükümet konağı


Seyitgazi Külliyesi girişi

Seyitgazi Külliyesi Camii


                

SETİTGAZİ'YE GEZİ

               Değerli arkadaşım Ali ARABACI aracılığıyla ziyaret ettiğimiz Seyitgazi Belediye Başkanı sayın Adnan Yalçın ŞEN'in yapmış olduğu hizmetleri yerinde görmekten büyük mutluluk duydum. Değerli başkanın hizmet heyecanını birlikte yaşadıktan sonra, böyle hizmet insanlarının memleketimize ne kadar gerekli olduğunu düşündüm.
               Değerli başkanın Santral Mevkiinde turizmle ilgili ıslah çalışmalarını birlikte gezdikten sonra, yeni aldığım fotoğraf makinamla Seyitgazi çevresinde yaşıyan çok nadir görülen ve fotoğraflanan Akbaşlı Akbabalarıda görüntüleyince, yaşadığım keyfi paylaşmadan geçemedim...